17 Kasım 2012 Cumartesi

Fanaa...


Her izlediğim filmi aslında bu blogta paylaşmıyorum. Çok film izlerim lakin her film beni etkilemez. Bir filmin beni etkileyip etkilemediğini izlediğim günün ertesi sabahı uyandığımda aklıma gelip gelememesinden anlarım. O yüzden bu blog içerik olarak henüz dolu dolu değil, tabi blog fikrini geç bulduğum için önceden  izleyip yazamadıklarım daha çok.



İşte 2006 yapımı bir Bollywood filmi olan  "fanaa"yı dün akşam izledim, molalarla birlikte akşa 7'den 11'e kadar sürdü. Esasen insan kapasitesi en en fazla 3 saat dayanır film izlemeye, bu film de 168 dakika görünmesine rağmen molalarla 4 saate dayandı.

Garip olan şu ki, pek sıkılmadım, zira tam film bitti derken II. perde yazıyor ve izleyiciyi pek fena şaşırtıyor. Çünkü aslında sıradan bir bollywood aşk hikayesi diye başlıyor film. "Black" filmini henüz yeni izlemişken, bir tane daha hintli kör kız, gene mi yaaa... diye isyanla başladım.
Amma fekat lakin, ikinci perdeye kadar sıkılmış olanlar ikinci perdede birden aksiyon ve gerilim içinde buluyor kendini. Bu nasıl bir geçiş ey yönetmen??? serseri çocuk (rehan yani aamir khan) sonradan bir ameliyatla şıp diye gözleri açılan kör kızı (zooni yani kajol) kendisini öldüğüne inandırıp, Hindistan -Pakistan arasındaki Keşmir  meselesinde gizli bir gerilla örgütünün başındaki amcasına çok önemli bir silah parçası götürme görevi için yokoluyor. Yaniciğime, ilk sahnede kızla oğlan yağmırlar altınada dans edip, sevişiyorlar, yeni delhinin altını üstüne getiriyorlar, birbirlerine şarkılar söylüyorlar...buraları hep klasik bollywood sahneleri.
Sonra birden bire "mission impossible" tadında kaçma kovalama sahneleri. Gerçekten hayatımda böyle hızlı bir geçiş görmedim fakat farklı olarak bu hızlı geçiş fazla rahatsız etmiyor zira hemen aksiyona kendinizi kaptırıvermiş oluyorsunuz.  İkinci perdenin zooni kızımıza ne zaman bağlanacağını düşünürken, tabiki rehan onca kovalamacadan yorgun ve yaralı bir halde zooni'nin aykalarının dibine düşüveriyor. Üstelik bir oğulları olmuş ve annesi adını "rehan" koymuş. Karşılaşma sahnesinde, zooni rehan diye bir bağırıyor, e tabi seyirci de diyor ki hani o zaman kördü nasıl tanıdı şimdi? tabiki tanımadı, aynı ismi verdiği oğlunu çağırıyormuş meğer...bu şaşırtmaca iyiydi filmi ilerleyen sahnelerin de suyunu çıkartana kadar kullanıldı zaten.


Efenim, burdan sonrası yine dram/duygusal, hatta biraz fazla da duygusal zira Rehan'nın özgürlük mücadelem mi yoksa kaybedip yeniden bulduğum aşkım mı? ikilemini tartışıyor. Tabi ki rehan'ın bu açmazı ve zooni'nin bunca yıllık hayal kırıklığının ağırlığı seyirciyi de içine sarıp götürüyor. Diyorum ya iyi film/iyi oyunculuk göstermeye çalıştığı duyguyu aynı zamanda yaşatandır. Biz en son, al yazmalımda da bu duyguyu oyuncularla birlikte bizzatihi yaşamıştık, o yüzden al yazmalım kült film oldu. Fanaa filmi de böyle duyguyu yaşatan bir film, bu yüzden güzel, bu yüzden sabah sabah yine aklımda....



Şimdi eleştirilecek şeyler yok mu? elbetteki var,  kör kızın gözlerinin şıp diye açılması, bir kurşunla dumanı tüte tüte düşen helipkopterler, esas oğlanın vurulup vurulup ölmemesi, sürekli şarkılı türkülü dans sahneleri, göze batan uçurumdan düşme sahneleri gibi. Tabi bunlar filmin acemilikleri, yönetmen değilim, belki de bu seyircideki gerçeklik hissini aniden kıran noktaları yok etmek mümkün değildir ya da çok zordur, bilemem ama seyirciyi anlık da olsa ekrandan kopartır bunlar.


Gelelim, süper detaylara, zooni'nin babasının çokcuksu endişeli hali, annesinin bilgeliği, rehan ve zooninin oğullarının sevimliliği, sürekli tırmanan kurgusu, eşsiz doğa manzaları, siyasi bir meseleye yanlı da olsa bir şekilde vurgu yapması ve tabi ki de aamir khan'ın müthiş oyunculuğu. Bu adam için ayrı bir post yapmalıyım...kızın peşinden saatlerce koşarak en sonunda sabaha karşı yanına vardığında mosmor olmuş dudakları filmin en güzel detayıydı bence. son olarak bir hint klasiği olan bitişik kaşlarıyla bayan oyuncu kajol'a da burada selam çakalım.

En önemli şeyi söylemeyi unuttum, filmin müzikleri, hikayenin içine sizi alıp kilitleyen en önemli şey müzik, müthiş güzel müzikleri var, özellikle duygusal sahnelerde çalan "Mere haath mein" inanılmaz güzel.şiddetle tavsiye olunur...